Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını 83 yıl önce tanıyarak küresel topluma öncülük etmiş olan Cumhuriyet, bir memleketin onurunun, zorbalık ve yetki gaspı üzerine değil, ancak ve ancak siyasal hakların güvence altına alınması ve demokrasinin inşası ile korunabileceğini göstermiştir.
İktidarların, toplumun yarısını yok sayarak muktedir olamayacağı ve meşruluk iddiasında bulunamayacağı açıktır. Toplumun yarısını oluşturan kadının paydaşlık etmediği bir yönetsel sistem varlığını sürdüremez.
Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflediği eşitlik ve özgürlük temelli, şeffaf ve bağımsız siyasal demokrasi ise meşru egemenliğin tek yoludur.
Aksi halde, yolsuzluk yol olur ki hukukun ve demokrasinin olmadığı bir sistemde kadının siyasal hak ve statüsünden bahsetmek bile mümkün değildir.
Biz kadınlar cumhuriyetle birlikte tanınan siyasal hak kazanımlarımızın yıldönümünü kutlarken, bugün katılımcı demokrasinin ve etik siyasetin mücadelesini vermekteyiz.
Hedefimiz kadını siyasi partilerin imaj ve vitrin malzemesi haline getirmek değildir.
Hedefimiz toplumsal eşitliktir; hür fikirlere, bağımsız iradeye ve ifade özgürlüğüne dayalı siyaset üretmektir.
Mevcut siyasi yapılar kadının siyasette pasif konumlandırılışına karşı değildir, hatta yapı içinde kadının sayısal varlığı faydalı bir imaj ve reklam çalışmasıdır. Ancak karar verme ve politika yapma sürecinde bu yapılar kadını sistem dışına itmektedir.
Fransa’nın kadın savunma bakanı kendisine takdim edildiğinde “Bayanın silahlı kuvvetlerin başında olması enteresan” şeklinde cinsiyetçi tepkiler veren erklerin kadına ve eşit yurttaşlığa bakış açısı gayet açık bir şekilde gözler önündedir.
Biz kadınlar, kadını sadece rakamsal bir değer olarak pasifize eden ve araçlaştıran siyasi yapıların lütuf ve sadaka odağı olmayacağız.
Anayasal hakların olağanüstü ihlali sürecinde ilk olarak kadın hakkı temelli sivil toplum örgütlerini, kadının uluslararası sözleşmelerle tanınan
haklarını, medeni ve siyasi kimliklerini hedef alan organizasyonlar kadını susturamayacaklardır.
Şeffaf siyaset ve katılımcı demokrasi kültürüne adapte olamamış yapılar, kadınların örgütlenme ve politika üretme hakkına, karar mekanizmalarında yer alma mücadelesine ket vuracak güce sahip değildir.
Yakın geçmişimiz göstermiştir ki; anneler el ele bir parkın etrafında zincir olup, o parkın içindeki çocuklarının özgürlüklerini koruyabilir.
Rize’nin Havva Anası, çevre mücadelesinin sembolü haline gelebilir.
Karadağ’ın, Gülpınar’ın, Bayramiç’in, Yenice’nin kadınları ön saflara geçtiğinde, bir karış yurt toprağını sömürüden koruyabilir.
Cinsel istismarcıları affeden düzenlemeler, kadınların dayanışması karşısında varlık gösteremez.
Kadınlar yasal haklar talebiyle bir kez yola çıktı mı, haklarını almadan geri dönmez.
Kadınların dayanışması ve örgütlü mücadelesi en karanlık koşullarda bile söz gücüne sahiptir.
Dolayısıyla eşit temsil ve eşit katılımı, eşitçe saygıdeğer yurttaşlığı, ilkeli ve etik siyaseti, çoğulcu demokrasiyi ve kamuda şeffaflık esasını yeniden tesis ederek yüceltecek olan, kadınların öncülük edeceği onurlu ve aydınlık cumhuriyet toplumudur.
Eşit yurttaşlık yolunda siyasal hak kazanımlarımızın ilk adımı olan seçme ve seçilme hakkımızın 83. yılını kutluyor; aydınlık geleceğimizi omuz omuza inşa edeceğinden hiç şüphe duymadığım cumhuriyetin tüm kadınlarını saygıyla selamlıyorum.
Av. Güneş Pehlivan
Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı